Bugün bahsedeceğimiz konu ‘’ ANKSİYETE ‘’ yani diğer adıyla ‘’ KAYGI ‘’. Bu konumuzda hem kaygı hem de kaygı bozukluğundan bahsedeceğim. Çünkü kaygı tek başına bir rahatsızlık değildir ve zaten bu nedenle sonuna bozukluk geldiğinde problem yaratmaktadır. Bu yazımızı okuduğunuzda demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.
Diğer adı Anksiyete bozukluğu olan durumu anlayabilmek için önce bunun ne olduğuna değinelim.
KAYGI NEDİR ?
Birçoğumuzun hayatının bazı dönemlerinde yaşadığı, korkuya benzeyen yoğun bir duygudur. Hastalık derecesinde olmayan kaygı seviyemiz stres faktörüne karşı yanıtımızdır. Bu nedenle belli düzeyde endişe duymamız, içinde bulunduğumuz olay ile baş edebilmemizi sağlar. Kısacası belli bir seviyeye kadar olan kaygı bizi hayatta tutar. Yani bu durum aslında bize ‘’ Dikkatli ol tehlike var ‘’ uyarısını haber verir.
Örneğin ; sınav dönemleri yaklaştıkça birçok öğrenci stres yaşamaya başlar ve bu noktada kişi stresi yaşadıkça kaygıları oluşur. (‘’Acaba başarısız olur muyum?’’ ya da ’’Sınavı veremezsem ve sınıfta kalırsam?) Bu kişi yarattığı kaygı içeren düşüncelerinden kurtulabilmek için belli baş etme yöntemleri geliştirmeye başlar. Bu örnekten devam edecek olursak bazı baş etme yöntemleri olarak kişi ; düzenli bir şekilde ders çalışmaya başlar veya dersleri daha dikkatli dinler ve iyi bir şekilde not tutar. Sınav tarihi yaklaştıkça çalışma süresini makul oranda arttırabilir. Ancak bu kaygı seviyesi kişinin durumla başa çıkabileceğinden daha yoğun bir şekilde kendisini gösterdiğinde ve kişinin işlevselliğini bozduğunda Kaygı Bozukluğu kendisini göstermeye başlar.
Bu örnek üzerinden düşünecek olursak kişi sınava olması gerekenden çok daha büyük anlamlar yükleyerek hayati bir anlam yüklerse ( ‘’ Bu sınavı geçemezsem ben başarısız işe yaramaz birisiyim’’ veya ‘’Bu sınavda başarılı olamazsam hayallerime hiçbir zaman ulaşamayacağım.’’ ) bunun stresiyle baş edemeyecek ve bu bozukluğun belirtileri(uyku bozuklukları , kas gerginlikleri , huzursuzluk , kolay yorulma vb.) kendisini göstermeye başlayacaktır. Tam bu noktada kişinin başarısına ulaşmasında bir engel olacaktır.
KORKU VE KAYGININ AYRIMINI NASIL YAPARIZ ?
Korku ve kaygı her ne kadar birbirine benzese de ve iç içe girmiş gibi görünüyor olsa da ikisinin ayrımını yapabiliriz. En basit haliyle tanımlamak gerekirse ‘’korku’’ dışarıda bulunan, açık seçik olarak tanımlanabilen ve kökeni iç çatışmaya dayalı olmayan bir tehdide karşı gösterilen tepkidir. Ancak kaygı ise bilinmeyen, içten gelen, belirsiz ya da kökeni, içimizdeki çatışmaya dayalı olan tehdide karşı gösterilen bir tepkidir.
Bu ayrıma güzel bir örnek verebiliriz. Karşıdan karşıya geçtiğiniz anda hızla üzerinize gelmekte olan bir arabayı fark ettiğinizde yaşanılan duyguyu bir tarafa koyalım. Bu durumu açık bir şekilde korku esnasında yaşanan duygular ile tanımlarız. Diğer taraftan, ilk defa bulunacağınız yabancı bir ortamda kimseyi tanımamanın hissettirebileceği rahatsızlık duygusu ve bu nedenle sizde oluşan kaygı, yukarıda bahsedilen aracın çarpması örneğine kıyasla farklı duygulardır. Diğer bir ayırt edici özellik ise korkuyu aniden olan ve hızlıca etkisini kaybeden bir durum iken, kaygı çok daha kronik yani devamlılığı olan bir durumdur.
KAYGININ ÇEŞİTLERİ
Sadece kaygı deyip geçmek çok bilgilendirici olmaz diye düşünüyorum. Çünkü bunun birçok çeşidi vardır. Örneğin ; Obsesif Kompulsif Bozukluk , Panik Bozukluk , Yaygın Anksiyete Bozukluğu , Sosyal Fobi vb. Tüm bunların ortak noktası ve toplandığı başlık KAYGI olsa bile farklı şekilde yaklaşımlar ve müdahaleler gerekebilir.Peki bu bozukluğun belirtileri nelerdir ?
Bu belirtilerden bahsetmeden önce şu bilgiden bahsetmek istiyorum. Daha önce de belirttiğim gibi endişelenmek hayatımızın bir parçasıdır ve çok sık görülebilme ihtimali vardır. Bu nedenle her zaman bir hastalık belirtisi olarak düşünülmemelidir. (İş başvurusu , Okulun ilk günü vs.)
Kaygı bozukluğunun belirtilerinden bazılarını aşağıya sıralayalım :
-Huzursuzluk ; Gerginlik ; Tedirginlik ; sıkıntı ; daralma ;dikkatini toparlayamama veya yoğunlaşamama.
-Uyku bozuklukları , kolay irkilme ; Çabuk yorulma
-Baş ağrısı ; Baş dönmesi
-Ağız kuruması ; Kalp çarpıntısı ; Nefes darlığı
-Sık soluk alıp verme ihtiyacı ; Ağrı duyumları
-Bulantı ve kusmalar ; Sık idrara çıkma vb.
Yukarıda belirtilen durumlara ilave olarak
– Bunlar kişinin ailevi , mesleki ya da sosyal yaşantısını etkilemeye başlamışsa
-Gün içinde sık bir şekilde karşısına çıkıyor ve günün bir bölümünü kapsıyorsa
-Bu yaşadığı durumu kontrol edemiyor ve başa çıkamıyorsa
–En az 6 aydır bu durumu yaşıyorsa bu kişilerde Anksiyete bozukluğu olma olasılığı yüksektir.
Kaygı bozukluğunda tedavi süreci
Bu bozukluk ; psikoterapi ve/veya ilaç tedavisi ile üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda tek başına ilaç tedavisi bu durum için yeterli olmayabilir veya nüksedebilir. Çünkü kişinin kaygı duymasına sebep olan düşüncelerinde değişim yaratılmadığı sürece ( ki bu psikoterapi ile olabilir.) İlaç tedavisinde kişi ilacı kestiğinde rahatsızlık tekrar nüksedecektir. Bu noktada psikoterapi süreci kişi için oldukça önemlidir. Bu psikoterapi sürecine başlayabilmek adına kişiler konuya hakim olan psikologlardan ve/veya psikiyatristlerden destek alabilirler. Ancak unutulmamalıdır ki kişiler her kimden destek alacaklar ise psikoterapi ’ye hakim olan ve bu konuda gerekli eğitimleri, sertifikaları almış kişiler olup olmadığına dikkat etmelidirler. Bu konuda Bilişsel Davranışçı Terapi tekniği tedavi sürecinde oldukça etkili olmaktadır.
Torbalı ‘ da bulunan Vita Psikolojik Danışmanlık Merkezi olarak kurumumuza bağlı olan psikolog ve psikolojik danışmanlar Bilişsel Davranışçı Terapi tekniğini kullanarak bu bozukluk üzerinde profesyonel bir şekilde çalışmaktadırlar.